Haberlerden - "Akdeniz Ateşi'nin ilacı Çiğdem"

29 Ekim 2009 Perşembe

12.12.2000 tarihli Hürriyet Gazetesinden alınmıştır.

http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-206443


Cocuklarda karin agrisi ve yuksek atesle ortaya cikan Akdeniz Atesi hastaligi tedavi edilmediginde bobrek yetmezligine yol aciyor. Hastalik cigdem ciceginden yapilan Kosnisin adli ilacla tedavi ediliyor.

Turkler, levanten Araplar, Yahudiler ve Ermeniler’de sik gorulen Ailesel Akdeniz Atesi (FMF), kalp, karaciger ve bobreklerde amiloid maddesi birikmesine yolactigi icin bobrek naklini gerektiren sorunlara neden olabiliyor. Doktorlar, sik sik karin agrisi ve atesi olan cocuklarin mutlaka kontrol ettirilmesi gerektigi belirtiyor.

Turkiye’de yeterince taninmayan FMF ile ilgili cesitli universitelerden bilimadamlari bir araya gelerek calisma grubu olusturdu. FMF taramalari ve ortak arastirmalar yapmayi planlayan grup, ayrica gen tasiyicisi aileleri dernekler kurarak egitmeyi amacliyor.

Grubun Guney Bolgesi calismalarini yuruten Cukurova Universitesi Tip Fakultesi Romatoloji-Immunoloji Bilim Dali Baskani Prof. Dr. Erken, kliniklerine surekli olarak gelen 100 civarinda hastalari bulundugunu ve kriz donemlerinde randevuya gerek duyulmadan tedaviye alindiklarini soyledi.

Yanlis tani konulabiliyor

FMF’in, Kuzey Afrika’da 2500 yil once olusmus bir genetik mutasyon sonucu ortaya ciktigini ve goclerle yayildigini anlatan Prof. Dr. Erken, soyle devam etti:

’’Bu mutasyon 1997 yilinda 16. kromozom uzerinde gosterildi. Daha sonraki yillarda cok sayida genetik degisim oldugu goruldu. Hastalik gen tasiyicisi anne ve babadan geciyor. Kriz aninda karin agrisi, atesve gogus agrisi oluyor. 5-6 yaslarinda ya da blug caginda ortaya cikiyor. 2-3 gun suren krizler hastayi cok rahatsiz ediyor.

Israil’de gen tasiyiciligi yuzde bir olarak belirlenmis. Ancak bizde henuz boyle bir calisma yok. Olusturulan FMF grubu bu tur calismalar yapmayi planliyor.’’

Ataklarin devam etmesi ve tedavi yapilmamasi durumunda kalp, karaciger ve bobreklerde amiloid maddesi biriktigini ve amiloidoz hastaligi gelistigini belirten Erken, ’’Bu nedenle bobrek nakli yapilan hastalar var’’ dedi.

Karin agrisi yuzunden yanlis tani nedeniyle apandisit ameliyati olan hastalar bulundugunu, bu yuzden hastaligin kamuoyunda taninmasinin cok onemli oldugunu vurgulayan Prof. Dr. Erken, ailelere, sik sik karni agriyan ve atesi olan cocuklari mutlaka bu acidan da kontrol ettirmelerini onerdi.

FMF’lilerde onceleri yuzde 60 olan bobrek bozuklugunun tedaviyle yuzde 7’lere indigini kaydeden Erken, sunlari soyledi:

Bagisiklik sistemi tetikliyor

’’FMF tanisi konmus hastada hem krizleri onleyici hem de diger organlarda olusacak bozulmayi engelleyici tedavi yapilabiliyor. Cigdem bitkisinden elde edilen (kosnisin) adli ilaci kullaniyoruz. Eskiden bu ilac atak donemlerinde veriliyordu. Simdi organlari korumak icin surekli kullaniliyor. Ilacin onemli bir yan etkisi de yok.’’

FMF ataklarinin stres, yorgunluk ve ekfesiyoz ajanlarin etkisiyle tetiklendigini bildiren Erken, ’’FMF’li hastanin bagisiklik sisteminin kontrolu bozuktur. Bu yuzden bagisiklik sistemini uyaran hersey ataga neden olur’’ dedi.

Prof. Dr. Erken, hastalikta erken taninin hayati onem tasidigini vurgulayarak, ailelerden bu konuda hassas davranmalarini istedi. ANKA

Share/Bookmark

Haberlerden - "Tek mutant olanlar FMF liler değil, Hepimiz Mutantız !"

26 Ekim 2009 Pazartesi

FMF hastalarının genlerindeki mutasyondan dolayı mutant oldukları söylenir. Bununla ilgili bir haberi sizinle paylaşmak isteriz.

Araştırmada, her bir insanın genetik yapısında 100 ila 200 mutasyon meydana geliyor.

Bilimciler 70 yıllık çalışmada mutlu sona ulaştı ve her bir insanın DNA’sında en az 100 mutasyonun meydana geldiğini belirledi.

Elde edilen sonuçlar bir yandan evrim mekanizmalarının doğrulanması olarak algılanırken öte yandan genetik bozuklukların önlenebilmesi için yeni fırsatlar sunabilir.

Current Biology bülteninde yayımlanan araştırmada, her bir insanın geçirdiği mutasyonlar (değişinim) neticesinde pek çok hastalık veya metabolizma bozukluğunun doğabildiği, bazı durumlarda da kişinin çevreye daha dirençli olmasının sağlanabildiği belirtildi.

Mutasyon, kısaca canlının ebeveynlerinden devraldığı genetik bilginin pek çok neden yüzünden değişime uğraması ve bu değişimlerin kalıcı hale gelmesi olarak tanımlanıyor. DNA’larındaki genetik bilgileri değişen canlının metabolizması, DNA tarafından işlenen protein ve enzimlerde de farklılaşma olduğu için değişikliğe uğruyor. Bu değişinimler, bu kişilerden üreyen sonraki nesillere de kalıtımsal olarak aktarılıyor.

İngiltere’deki Wellcome Trust Sanger Institute bünyesinde yürütülen ve en gelişmiş gen tetkik teknolojilerinin kullanıldığı incelemelerde, uzak akraba olan iki Çinli’nin tüm gen haritası çıkarıldı. Bu haritaların ortak akrabalarınkiyle kıyaslanması ve tek tek listelenmesi sonucunda bu kişilerdeki genetik değişinimler bir bir tespit edildi. Sonuçta her bir insanda 100 ila 200 mutasyonun meydana geldiği belirlendi.

Sözkonusu değişinimlerin çoğu ağır bozukluklar yaratmasa da, bazıları kansere yatkınlık veya bedensel eksiklik gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor. Ancak Prof. Joseph Nadeau’ya göre bazı genetik mutasyonlar, kişinin çevresine daha iyi uyum göstermesini de sağlıyor olabilir.

Share/Bookmark

FMF Tanıtım Grubunun "FMF" konulu sunumu

25 Ekim 2009 Pazar

FMF Tanıtım grubu adındaki organizasyon tarafından hazırlanmış Microsoft Powerpoint sunumuna aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

http://fmftanitim.com/image/FMF-Lise%5B1%5D..ppt%20d%C3%BCzeltilmi%C5%9F.ppt

FMF Tanıtım grubu hakkında bilgiye ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Share/Bookmark

İdrar Tahlilleri, Tes Sonuçları, Tahlil Kısaltmaları

24 Ekim 2009 Cumartesi

Sg: Dansite (Yoğunluk)
Referans aralığı 1.010 ¦ 1.020 arasındadır. Bu aralıklar dışında olduğunda Refraktometre adı verilen cihazla tekrar ölçüm yapılır. İdrarın soğutulması ve idrarda protein atımı dansiteyi artıran faktörlerdir.

LEU: Lökosit
İdrarda lökoside rastlanması patolojik etki olduğunu gösterir.

pH
Referans aralığı 4.8–7.4 arasında olmalıdır. Ortalama pH 6 olarak kabul edilebilir. Kan transfüzyonları, kusmalar, uzun süren soğuk banyo ve alkali yapıcı maddelerin fazla alımı idrar pH’ının artmasına neden olur. Şeker hastalığı, gut, lösemi, yüksek proteinli diyet, akut eklem romatizması, C vitamini eksikliği ve asidik ilaçların alınması idrar pH’ını azaltan nedenlerdir.

NIT: Nitrit
İdrarda nitrit bulunması nitrit üreten bakterilerin varlığını gösterir.

PRO: Protein
Genellikle hamilelerde görülür. Normalde sık rastlanmaz. Normal hastalarda rastlanması böbrek rahatsızlığını gösterir. Ayrıca idrarla atılan proteinin tipi tanı için önemlidir.

GLU: Glikoz
Negatif çıkması beklenir. Kanda aşırı derecede glikoz artarsa idrarda da çıkması beklenir. Ancak bazı hastalarda kanda glikoz fazla olsa bile idrarda görülmeyebilir. Şeker hastalığı, gebelik, uzun süre açlık ve kurşun zehirlenmesi idrarda glikoz düzeyinin artmasına neden olur.

ERY: Eritrosit
İdrarda kan olduğunu gösterir.

KET: Keton
Genellikle aç kişilerde ortaya çıkar. Hasta ne kadar aç ise keton o kadar yüksektir. Ayrıca diyabetli hastalarda da rastlanır. Ateş, ishal ve şiddetli kusmalar da idrarda keton miktarını artırır.

UBG: Ürobilinojen
Normal bir idrarda ürobilinojen değeri kalitatif olarak negatif iken, 24 saatlik idrarda 0,2,5 mg kadar tespit edilebilir.
Ürobilinojen, ürobilin, sterkobilinojen ve sterkobilin bilirubinnin yıkım ürünleridir. Normalde dışkıda bulunurlar. Karaciğerden safranın fazla atılımında, bu maddeler barsaktan emilirler ve idrarla atılırlar.


BIL: Bilirubin
Bilirubin, etçil hayvanların safrasındaki boya maddesidir. Normalde idrarda bulunmaz. Sarılık gibi durumlarda ortaya çıkar.

Share/Bookmark

Biyokimya Tahlilleri, Test Sonuçları, Biyokimya Kısaltmaları

23 Ekim 2009 Cuma

CA: Kalsiyum
Endokrin ve metabolik bozuklukların değerlendirilmesinde kullanılır. Ayrıca kemik için de önemlidir. Kemik metastazları, akromegali gibi durumlarda kalsiyum düzeyi artarken D vitamini eksikliği, magnezyum eksikliği, kronik böbrek yetmezliği gibi durumlarda kalsiyum düzeyi azalır.

PHOS: Fosfor
Fosfor metabolizmasının ve kalsiyum-fosfor dengesinin değerlendirilmesinde kullanılır. Normal Değerler : 0-5.5 U/L . Böbrek yetmezliği ve akromegali gibi durumlarda fosfor düzeyi artarken D vitamini eksikliği ve kusma gibi durumlarda fosfor düzeyi azalır.
Fosfor insan hücresinde asit-baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Vücuttaki fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır. Kan düzeyi kan kalsiyum ve kan pH değişimlerinden etkilenmektedir. Kalsiyumda olduğu gibi bağırsaktan emilimi, idrarla atılımı ve hücre içine toplanması ya da hücreden bırakılması gibi düzenlemelerle kan düzeyi ayarlanmaktadır.Yine kalsiyum gibi parathormondan etkilenmektedir. Yemeklerden sonra düzeyi değiştiğinden 12 saatlik açtıktan sonra ölçümü yapılmalıdır.
Fosfatın Artığı Durumlar : Hipoparatiroidide fosfor artar , Fosfatın Azaldığı Durumlar : Hiperparatiroidi durumunda değerleri azalır.

UREA: Üre
Böbrek fonksiyon testlerinden biridir. Protein metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır.Normal Değerler : 5 - 25 mg/dL. Düz tüpün yanı sıra 24 saatlik ya da spot idrar ile de çalışılabilirYüksek proteinli diyet gibi durumlarda üre düzeyi artarken düşük proteinli diyet, gebeliğin son dönemleri ve ağır karaciğer hastalıkları gibi durumlarda üre düzeyi azalır.

GLU: Glikoz
Karbonhidrat metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır. Normal Değerler : 75-115 mg/dL . Açlık kan şekeri olarak ölçülür.

TP: Total Protein
Böbrek ve karaciğer hastalıklarının takibinde kullanılır. Kronik karaciğer hastalıkları ve yanık gibi durumlarda total protein düzeyi azalır.

HB: Hemoglobin
Anemi, kan kaybı vb. durumların değerlendirilmesinde kullanılır. Egzersiz, yanık, aşırı kusma ve yüksek rakım gibi durumlarda hemoglobin miktarı artarken anemi gibi durumlarda miktarı azalır. index

UA: Ürik Asit
Gut ve diğer pürin metabolizma bozukluklarının tanı ve takibinde kullanılır. Normal Değerler : Erkek : 2.5-8.0 mg/dL , Kadın : 1.5-6.0 mg/dL. Gut, böbrek yetmezliği, lösemi ve ağır egzersiz gibi durumlarda ürik asit düzeyi artar.

BİL-D: Bilirubin (Direk)
Karaciğer ve safra kesesi fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır. Normal Değerler : 0-5.5 U/L. Bilirübin kandaki eritrosit (kırmızı küre) lerin parçalanması sonucu ortaya çıkar. Bazı metabolik hastalıklar, karaciğer hastalıkları, safra yolları hastalıkları, yada kan kırmızı kürelerin vücutta hızlı yıkılmalarını takiben kanda değerleri yükselebilir.

BİL-T: Bilirubin (Total)
Karaciğer ve safra kesesi fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır. Normal Değerler : 0-5.5 U/L Bilirübin kandaki eritrosit (kırmızı küre) lerin parçalanması sonucu ortaya çıkarBazı metabolik hastalıklar, karaciğer hastalıkları, safra yolları hastalıkları, yada kan kırmızı kürelerin vücutta hızlı yıkılmalarını takiben kanda değerleri yükselebilir.

SGOT-AST-SGPT-ALT-GGT:
Kısaltmalar ile gösterilen bu testler karaciğer fonksiyon testleri anlamına gelir. Karaciğerin etkilendiği düşünülen hastalıklarda hekim tarafından istenilir. Örneğin alkol bağımlılarında, bu testler bakıldığında istenilen değerlerin yükseldiği görülür. Fiziksel muayenesinde karaciğer ağrılı olabilir.

GGT:
(gama-Glutamil-Transferase) olarak isimlendirilen değer böbrek, pankreas, karaciğer, safra kesesi ve prostat epitel (deri) dokusunun hücre mebranında bulunan bir enzimdir. GGT; alkol ve bazı ilaçların etkisi ile yada akut kolesistit ( kolon iltihabı), akut pankreatit( pankreas iltihabı), karaciğer nekrozu( karaciğer dokusunun kansız kalması), ve karaciğer metastazlarında artış gösteren bir enzimdir.

SGOT; Karaciğer hastalıkları, kalp hastalıklarında yükselebilir.
SGPT; Karaciğer hastalıkları, kalp hastalıkları ve bazı maddelerin (ilaçlar) karaciğerdeki toksik etkileri ile kandaki değeri artabilir. Tüm bu testler genellikle karaciğerden kaynaklanan hastalıkların şüphe edilmesi durumda kanda bakılan testlerdir.

ALT: Alanin Aminotransferaz
Karaciğer fonksiyon testlerinden biridir. Siroz, akut hepatit gibi karaciğer hastalıkları, kalp krizleri, kullanılan bazı ilaçlar, kas zedelenmeleri, akut ve böbrek yetmezliği gibi durumlarda ALT düzeyi artar. index

AST: Aspartat Aminotransferaz
Bütün vücut dokularında bulunmakla beraber, karaciğer, kalp ve iskelet kası en çok bulunduğu hücre içi olarak yer alan bir enzimdir. Herhangi bir nedene bağlı olarak karaciğer hücre zedelenmesi veye hasarı, kalp ve iskelet kası travması, kalp yetmezliği ve ağır egzersiz gibi durumlarda miktarı artar.Bununla birlikte böbrek yetmezliği ve B vitamini eksikliklerinde düzeyi azalabilir.

GGT (GAMAGLUTAMİLTRANSFERAZ)
Karaciğer hastalıklarında ve özellikle alkole bağlı karaciğer hastalıklarında daha değerli bir enzimdir. Ayrıca safra kesesi taşı, bu taşa bağlı safra yolları tıkanıklığı, pankreas hastalıklarında da kan değeri yükselir..

ALP: Alkalen Fosfataz
Karaciğer, safra kesesi ve kemik dokusuna bağlı hastalıkların değerlendirilmesinde kullanılır. Normal Değerler : 30-1 20 U/L Siroz, gebelik ve çocukların büyüme dönemlerinde ALP düzeyi artar. Karaciğer ,pankreas hastalıklarında, safra yollarının taş ile tıkanmasında Paratiroid bezin fazla çalıştığı durumlarda, bazı kemik hastalıklarında değerleri yükselebilir.

LDH: Laktat Dehidrogenaz
Kalp ve karaciğer hastalıklarının tanısında kullanılır. Orak hücre anemisi ve lenfoma gibi durumlarda miktarı artar.

HDL, LDL
Koroner kalp hastalığı riskinin değerlendirilmesinde kullanılır.Kan kolesterol seviyesi parmak ya da kolunuzdan alınan kan örneğinden ölçülür. Bu testte total kolesterol ve iyi kolesterol (HDL) seviyeniz belirlenir. Kan testi öncesi aç olmanız ya da özel bir şey yapmanız gerekmez. Ancak bu verilerin sonucunda kötü kolesterol (LDL) seviyesinin direkt ölçümü gerekebilir, bu test için aç olmanız şarttır. Kötü kolesterol seviyesi doktorunuza kalp hastalığı riskinizle ilgili daha fazla bilgi verir ve tedaviyi belirlemede yardımcı olur.

TK: Total Kolesterol

VLDL-K: VLDL Kolesterol
Lipit metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır.

CK-MB: Kreatin Kinaz (CK)
İskelet ve kalp kasında dejenerasyona yol açan durumların değerlendirilmesinde kullanılır. Ağır egzersiz, gebeliğin son dönemleri ve doğum gibi durumlarda miktarı artar.

AMYL: Amilaz
Pankreas fonksiyon testlerinden biridir. Normal Değerler : 60-180 U/L. Alkol kullanımı miktarını artırırken pankreas yetmezliği amilaz düzeyini azaltır.Başlıca üretim yeri pankreas olması sebebiyle özellikle akut pankreatit, kronik pankreatit, kolesistit gibi rahatsızlıklarda kan değeri yükselir.

TG: Trigliserid

FE: Demir
Her türlü anemi, demir eksikliği ve demir zehirlenmesinin değerlendirilmesinde kullanılır. Demir eksikliği anemisi gibi durumlarda demir düzeyi azalır.

Sodyum
Elektrolit ve su dengesinin değerlendirilmesinde kullanılır.

Potasyum
Elektrolit ve asit-baz dengesinin değerlendirilmesi ile böbrek fonksiyonlarının takibinde kullanılır. Trombositoz, lösemi, hemoliz, doku hasarı, akut böbrek yetmezliği, ağır egzersiz ve şok potasyum düzeyini artırırken kronik açlık ve kusma ise düşürür.

Klorür
Elektrolit dengesi ve asit-baz ile su metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır. Aşırı kusma gibi durumlarda miktarı azalır.

Magnezyum
Mg metabolizması ve elektrolit dengesinin değerlendirilmesi ile gebelikte hipertansiyon (preeklampsi) tedavisi uygulanan hastaların takibinde kullanılır. Gebelikte Mg düzeyi düşer.

Kreatinin
Böbreğin çalışması hakkında bize bilgi verir.Böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır. Böbrek hastalıkları ve şok kreatinin düzeyini artırır. Böbrek hastalıkları ve yetmezliklerinde, enfeksiyon ve sıvı kayıplarında, böbrek sonrası üriner sistem tıkanıklıklarında kan değeri yükselir.

Kreatinin Klerensi
Böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesinde ve böbrek hastalıklarının takibinde kullanılır. Burada ise böbrek hastalıkları ve şok kreatinin klerensi düzeyini azaltır.

AKŞ: Açlık Kan Şekeri
Karbonhidrat metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır.

TKŞ: Tokluk Kan Şekeri
Genelde yemeğin 2. saatinde bakılır.

OGTT ve OGL: Şeker yüklemeleri

Albumin
Albumin; Karaciğer tarafından sentezlenen ve pek çok iyon, metabolit, ilaçları bağlayan bir proteindir. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Karaciğer sirozu, malnutrisyon dediğimiz bir tür beslenme bozuklukları , kanser hastaları gibi pek çok hastalıkta albümin değeri düşer.

Lipaz
Pankreas fonksiyon testlerindendir.

DBK: Demir Bağlama Kapasitesi
Serum demir düzeyinin değerlendirilmesinde kullanılır.

Transferrin: Plazmada demir transportunu sağlayan major proteindir. Demir eksikliği anemisi, gebelik ve östrojen kullanımında transferin düzeyi artar.

Trombosit sayısı
Kanın pıhtılaşmasını sağlayan şekilli elemanlardır. Eksikliğinde kan yeterli sürede pıhtılaşmayacağı için ağır kanamalara neden olabilir. Bu nedenle trombosit değeri vücut için önemli bir bulgudur. Eksikliğinde periferik yayma denilen ikinci bir test ile trombositlerin durumu incelenir. index Operasyon yada doğum gibi kanamanın fazla olabileceği uygulamalardan önce KZ ( Kanama Zamanı) ve PZ (Pıhtılaşma Zamanı) olarak adlandırılan iki test daha yapılarak kişinin kanamaya karşı direnci ölçülür. KZ ve PZ testleri parmağa batırılan lancet( steril iğne) ile çıkan kanın hangi sürede duracağı hesaplanarak yapılır.

Hepatit Tahlilleri
Hepatit Paneli ( Eliza )
HBsAg:
Akut veya kronik HBV (Hepatit B Virüsü) enfeksiyonlarının tanısında kullanılır. HBV enfeksiyonu sırasında serumda ortaya çıkan ilk serolojik markerdir. HBsAg’nin 6 aydan uzun süre bulunması kronik taşıyıcılık veya kronik karaciğer hastalığının göstergesidir.

Anti-HBs:
HBV’ ye karşı immünitenin tespitinde kullanılır. HBV enfeksiyonunun bitişiyle beraber (HBsAg kaybolduktan sonra) anti-HBs oluşur. Ayrıca HBV aşılamasından sonra immünitenin tespitinde de kullanılır.

Anti-HAV IgM:
Akut HAV enfeksiyonunun tanısında kullanılır. 15–45 günlük bir inkübasyonu takiben semptomların ortaya çıkması ile beraber kanda görülür ve genelde 3–6 ay pozitif kalır.

Anti-HAV Total:
Hepatit A’ya karşı immünitenin olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılır.

HBeAg:
HBV enfeksiyonunun takibinde kullanılır. Enfeksiyonun erken evrelerinde, HBsAg’den sonra ortaya çıkar. Virüste aktif viral replikasyonun olduğunu gösterir.

Anti-HBe:
HBV enfeksiyonunun takibinde kullanılır. HBeAg ortadan kaybolduktan sonra görülür. Anti-HBe pozitif olan kronik taşıyıcıların karaciğer histolojileri ve karaciğer fonksiyon testleri genellikle normaldir.

Anti-HIV:
HIV tanısında kullanılır. (Aids)

Anti-HCV:
HCV enfeksiyonunun tanısında kullanılır. Genelde HCV enfeksiyonunun geç evresinde kanda bulunur. Anti-HCV’nin bulunması immüniteyi sağlamaz. Pozitif sonuçlar diğer yöntemlerle doğrulanmalıdır.

Share/Bookmark

Hormon Tahlilleri, Test Sonuçları, Kısaltmaları

21 Ekim 2009 Çarşamba

Tiroit Hormonu Testleri, Tahlilleri
T4 : Total T4
Tiroid fonksiyonları değerlendirilir.Hipertiroidide artarken, hipotiroidide azalır. Tiroksin replasman tedavisi alan kişilerde TT4 yüksek bulunabilir. T4 otoantikorlarının bulunduğu durumlarda ise TT4 yüksek, TT3 normal çıkabilir.

T3: Total T3
Tiroid fonksiyonları değerlendirilir. Hipertiroidide (tiroid bezinin çok çalışması) artarken, hipotiroidide (tiroid bezinin yetersiz çalışması) azalır. Kronik hastalığı olan veya uzun süre hastanede yatmış olan hastalar ötiroid olsalar bile TT3 düzeyi düşük bulunabilir. T3 otoantikorlarının bulunduğu durumlarda ise TT3 yüksek, TT4 normal çıkabilir.

FT3: Serbest T3
Tiroid fonksiyonları değerlendirilir. Hipertiroidizm ve T3 tirotoksikozunda (tirotoksikoz = kanda ani olarak tiroid hormonlarının yükselmesi) serum FT3 düzeyi artarken, hipotiroidizmde azalır. Ayrıca kronik hastalığı olan veya uzun süre hastanede yatmış olan kişiler ötiroid olsalar bile FT3 düzeyi düşük bulunabilir.

FT4: Serbest T4
Tiroid fonksiyonları değerlendirilir. Hipertiroidizmde serum FT4 düzeyi artarken, hipotiroidizmde azalır.

TSH: Tiroid-Stimulating Hormon (Tiroid Uyarıcı Hormon)
Tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesinde ve tedavi takibinde kullanılır. Hipotroidizmde TSH düzeyi artarken hipertiroidizmde TSH düzeyi azalır.

E2: Estradiol
Vücuttaki en potent endojen östrojendir. Ovülasyon indüksiyonunun takibi ve erkeklerde jinekomastinin değerlendirilmesinde kullanılır.

ß-HCG: Beta HCG
Gebeliğin teşhisi, ektopik gebelik şüphesinin değerlendirilmesi ve in vitro fertilizasyon (vücut dışındaki özel bir ortamda döllenme) hastalarının takibinde kullanılır. Ayrıca testis tümörü ve overin germ hücreli tümörlerinin değerlendirilmesi ve takibinde de kullanılır.

FERR: Ferritin
Demir eksikliği anemisi, kronik hastalık anemisi, talasemi (Akdeniz anemisi), hemakromatozis ve demir yükleme tedavisinin takibinde kullanılır. Karaciğer hastalıklarının varlığında demir eksikliği olmasına rağmen ferritin normal düzeyde bulunabilir. Ayrıca akut faz reaktanlarından biridir.

B12: Vitamin B12
Hematopoezis ve normal nöronal fonksiyonlar için gereklidir. Kronik böbrek yetmezliği, konjenital kalp yetmezliği, diabetes mellitus ve karaciğer hastalıklarında vitamin B12 düzeyi yüksekken vejetaryenlerde düşüktür.

FOL: Folik Asit
Folat eksikliğinin tanı ve tedavisi takibi ile megaloblastik ve makrositik anemilerin değerlendirilmesinde kullanılır. Diyetle folat alımının azalması, hemodiyaliz, gebelik ve fenitoin vb. bazı ilaçlar folat düzeyini düşürürken, vejetaryen diyet ile folat düzeyi artar.

AFP: Alfa-Fetoprotein
Hepatoselüler ve germ hücreli karsinomlarda (karsinom = kötü huylu tümör) kullanılan bir tümör belirleyicisidir. Bazı kanserlerde de ( pankreas, mide, kolon, akciğer v.b.) AFP düzeyi yükselebilir. Siroz, hepatit ve alkolik karaciğer hastalığı gibi durumlarda da AFP seviyesinde artış olabilir.

CEA:
Kolon, rektum, akciğer, meme, karaciğer, pankreas, prostat, mide ve over kanserlerinde CEA düzeyi artar. Özellikle kolorektal kanserler ve ileri evre meme kanserlerinde takipte kullanılabilir. Sigara içenlerde CEA düzeyi yüksektir. Bu yüzden tarama testi olarak kullanılması doğru değildir.

CA 125:
Özellikle over malignitelerinin (yumurtalık kanseri) takibinde kullanılan bir tümör markeri yani bir tümör belirleyicisidir. Ayrıca sağlıklı insanların %1'inde CA 125 düzeyi yüksek olabilir. Tarama testi olarak kullanılmamalıdır.

CA 15–3:
Meme kanserinin tanı ve tedavi takibinde kullanılır. Özellikle metastatik meme kanserlerinin (diğer organlara yayılmış olan meme kanseri) %80'inde CA 15–3 düzeyi artar. Ayrıca diğer bazı kanserlerde (pankreas, akciğer, over, kolon, karaciğer v.b.), hepatit, siroz ve tüberkülozda CA 15–3 düzeyi yükselebilir. Tarama testi olarak kullanılmamalıdır.

CA 19–9:
Tüm gastrointestinal sistem kanserleri ve diğer adenokarsinomlarda CA 19–9 düzeyi artar. CA 19–9 düzeyi ile tümör kitlesi arasında ilişki yoktur. Ayrıca siroz gibi bazı durumlarda CA 19–9 düzeyi yüksek görülebilir. Tarama testi olarak kullanılmamalıdır.

PSA: Prostat-Spesifik Antijen
Prostat hastalıklarının (özellikle prostat karsinomları ve benign prostat hiperplazisi) tanı ve takibinde kullanılır.

Free PSA: Serbest PSA
Prostat hastalıklarının tanı ve takibinde kullanılır.

Total Testosteron Seviyesi (T)
DHEA-SO4
17-alfa-OH-P (17-alfa-hidroksi-progesteron)

Bu üç test Polikistik Over (PKO) hastalığının tanısında kullanılır.

Share/Bookmark

Hemogram - Tam Kan Sayımında Tahlil Sonuçları

19 Ekim 2009 Pazartesi

WBC : White Blood Cells - Beyaz kan hücresi - lökosit sayısı - Lökosit
Beyaz kan hücrelerinin yani akyuvarlarımızın sayısını belli eder. Vücut savunmasında, bağışıklığında görevlidir.
WBC miktarı birçok sağlık durumundan etkilenebilir. Bakteri ve virüs gibi vücudu işgal eden zararlı organizmalarla savaşır ve vücudu enfeksiyonlara karşı korur. WBC kemik iliğinde üretilir. Renksizdir ve şekilleri de asimetriktir. WBC birkaç gün veya birkaç hafta gibi kısa ömüre sahiptir. WBC değişik sağlık durumlarının teşhisinde önemli bir kriter olarak görülmektedir.

WBC Değeri Ne Anlama Gelir?
Beyaz kan hücresi miktarı vücutta oluşan enfeksiyonlar, kemik iliği bozuklukları ve iltihaplı hastalıklar gibi birçok sağlık probleminin teşhisini kolaylaştırmada çok önemli bir faktördür. Bu ayrıca birçok tedavide vücudun cevap verip vermediğini anlayabilmek için kullanılır. WBC miktarı kemik iliği işlevini değerlendirirken de iyi bir kriterdir. WBC miktarı lökositlerin toplam sayısını ve farklı lökositlerin miktarını oluşturur. Farklı miktarda, her çeşit lökosidin oranı hesaplanır.

Yüksek WBC Değeri, Yüksek Lökosit Neden Kaynaklanır?
Yüksek beyaz kan hücresi miktarı ya da lökositoz, anemi, enfeksiyonlar, alerjiler, sistemik hastalıklar, romatoid artrit gibi iltihaplı hastalıklar, yanıklardan dolayı zarar görmüş dokular, lösemi ve fiziksel ya da duygusal stresten dolayı meydana gelir.

Heparin, kortikosteroid, kinin ilaçlar ve nöbet önleyici ilaçlar da WBC’ yi yükseltebilir. Yeni doğmuş bir bebek doğduğu gün 9000 ile 30000m/mm3 aralığında yüksek beyaz kan hücresine sahiptir. İki hafta içinde, bu miktar normal yetişkin oranına düşer. Lökositoz hamilelik sırasında da çok yaygındır.

Düşük WBC Değeri, Düşük Lökosit Neden Kaynaklanır?
Düşük beyaz kan hücresi miktarı ya da lökopeni kemoterapi, radyoterapi, aplastik anemiden ve lupus, dalak hastalığı, karaciğer hastalıkları ve viral enfeksiyon gibi otoimmum hastalıklardan kaynaklanabilir. Vitamin ve bakır ve çinko gibi mineral eksiklikleri de lökopeniye yol açabilir. Lökopeni myelodisplastik sendromu gibi bazı kemik iliği hastalıklarının sonucu olabilir. Bağışıklık sistemini baskılayan (immunosupresif) ilaçlar, bazı antibiyotikler, antitiroid ilaçlar, diyüretik (idrar söktürücü) ilaçlar ve kemoterapi ilaçları da lökopeniye sebep olabilir. Düşük kan hücresi miktarı vücudu bakteriyel, viral ve mantarsal enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakarak, zayıf düşmüş bir bağışıklık sistemine neden olur.

RBC : Red Blood Cells -Kırmızı Kan Hücreleri
Kırmızı kan hücrelerinde bulunan eritrosit/alyuvar miktarıdır.
Eritrositler yani alyuvarlar oksijen taşıyan kan hücreleridir. Yoğun ve ağır egzersizler sırasında ve yüksek rakımda bulunulduğunda sayıları artar. Düşük olması kansızlık (anemi) veya kan kaybını gösterir. Hemolize neden olan bazı ilaçlar da alyuvar sayısını azaltabilir.

HGB : Hemoglobin (HB)
Hemoglobin kanın içerisindeki oksijenle birleşmiş olan alyuvarlardır. Kandaki toplam hemoglobin miktarını gösterir. Anemi, kan kaybı, polistemi (eritrosit sayısının normalden fazla olması) v.b. durumların değerlendirilmesinde kullanılır. Polistemi, egzersiz ve yüksek rakım hemoglobin miktarını artırırken anemi ise hemoglobin miktarını azaltır.

HCT: Hematokrit
Kandaki hemoglobin ve eritrositlerin toplam miktarını gösterir. Yani kanın şekilli denilen elemanlarının tüm kan miktarına oranıdır. Anemi ve kan kaybı gibi durumlarda miktarı azalır. Buna karşılık vücut su kaybederse (susuz kalma, dehidrasyon yada kusma gibi nedenler) ya da yüksek rakımda hematokrit miktarı artar.

MCV: Mean Corpuscular Volume
Alyuvarların (Eritrositlerin) ortalama büyüklüğüdür. MCV; kırmızı kan hücrelerinin çapı anlamına gelir. MCV düşükse eritrositler daha ufaktır, yüksekse daha genişlemişlerdir. Tam kan sayımında önemli olan bir bulgudur. Özellikle hamilelik döneminde annenin kırmızı kan hücrelerinin şekli hakkında genel ve uyarıcı bilgi verir.
Talasemi gibi önemli genetik bağlayıcılığı olan hastalıkların teşhisinde tam kan sayımı içerisinde bakılabilen oldukça pratik ancak genel durum hakkında uyarıcı bilgi veren bir tetkiktir. Talasemi hastalarında MCV oranı düşük çıkar.

MCH: Mean Corpuscular Hemoglobin
Eritrositlerdeki ortalama hemoglobin miktarını gösterir.

MCHC: Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration
Eritrosit hemoglobin konsantrasyonunun yüzde olarak ifadesidir.

RDW: Red cell Distrubition Width
Eritrositlerin dağılım genişliğini gösterir.

PLT: Platelets (Trombosit sayısı)
Trombositler pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerdir. Hemostaz bozukluklarının ve Koagülasyon sisteminin değerlendirilmesinde kullanılır. Demir eksikliği anemisi ve akut enfeksiyonlarında trombosit sayısı artarken lösemiler, bazı enfeksiyonlar ve kemik iliğinin baskılanması ile trombosit sayısı düşer.

MPV: Mean Platelet Volume
Trombositlerin ortalama büyüklüğü.

PDW: Platelet Distrubition Width
Trombositlerin dağılım genişliğini gösterir.
LY%: Lenfosit Yüzdesi
Lenfositler : Bu hücreleri bağışıklık yanıtının humoral kısmını oluştururlar. Çok çeşitli fonksyonlara sahip bu hücrelerin en temel işlevi, mikroorganizmaları tanıyıp, onlara karşı antikor yapımını gerçekleştirmektir.

NE%: Nötrofil Yüzdesi
Nötrofiller : Bu hücrenin ana işlevi, vücuda zararlı olan yabancı materyalleri bulmak ve tahrip etmektir. Bulduğu yabancı materyali, fagositoz denen bir yöntemle içine alır ve içindeki çeşitli enzimlerle tahrip eder.

MO%: Monosit Yüzdesi
Monositler ve Makrofajlar : Bu hücreler fagositoz yapma yeteneğindedir ve lenfositlerle direkt veya indirekt yoldan bağışıklık sisteminin regulasyonunda önemli rol oynarlar. Monositlerin dokularda bulunan şekline makrofaj denir.

BA%: Bazofil Yüzdesi
Bazofiller : Bazofillerin de fagositoz yeteneği vardır ama asıl fonksiyonunu, çeşitli maddeler salgılayarak gösterir.

EO%: Eozinofil Yüzdesi
Eozinofiller : Eozinofiller de nötrofiller gibi yabancı materyali yok etmek görevi olan hücrelerdir. Özellikle, parazitlere bağlı enfeksiyonlarda belirgin rol oynarlar.

CRP: C Reaktif Protein’in kısaltmasıdır.
Normalde insan vücudunda düşük değerlerde bulunan bir proteindir. Sağlıklı kişilerde serum bazal CRP düzeyi ortalama 0.8 mg / L civarındadır. Romatoid artrit, SLE (sistemik lupus eritematozus), kalp krizi ve lenfoma gibi hastalıklarda artar. CRP özgül bir test değildir fakat duyarlılığı yüksektir. Herhangi bir hastalığa özgü değildir ve teşhis için kullanılmaz.

Share/Bookmark

TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği

17 Ekim 2009 Cumartesi

TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği Hastalık ve arızalar listesi

FMF liler askerlikten muaf olur mu? yazımızdan sonra "TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği Hastalık ve Arızalar listesi" isimli bir belgeye ulaştık. Bu belgede FMF lilerin askerliğe elverişli olmadığından bahsedilmiş.

Bu belge şu şekilde;

(HASTALIK VE ARIZALAR LİSTESİ)

Madde 36 - (Değişik madde: 06/12/2004 - 2004/8202 S.Yön/38. mad)
A) 1. Klinik ve lâboratuvar bulguları tam olarak iyileşmiş veya tedavi ile baskılanmış romatizmal eklem hastalıkları.
B) 1. Klinik ve lâboratuvar bulguları kesintisiz en az altı aylık tedavi veya takip ile tam olarak baskılanmadığı sağlık kurulu kararı ile gösterilmiş romatizmal eklem hastalıkları.
AÇIKLAMA : Bu fıkra; subay ve astsubaylarda bir yıl tedavi süresi beklenerek; yükümlülerde en az bir defa ertesi yıla bırakma veya en az bir yıl sevki geciktirme işleminden sonra uygulanır.
2. Klinik ve lâboratuvar bulguları kesintisiz olarak altı ay sürmeyen ancak, son bir yıl içinde en az iki kez tekrarladığı sağlık kurulu kararı ile gösterilmiş romatizmal eklem hastalıkları.
3. En az iki kez tekrarlandığı sağlık kurulu kararı ile gösterilmiş Ailevî Akdeniz Ateşi ya da benzeri periyodik artrit yapan hastalıklar.
4. Kas iskelet sisteminde kalıcı sekel geliştiği gösterilen hastalar (Arızanın yerine göre "Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları" ile ilgili bölümdeki maddelerin B dilimlerindeki fıkralar gereğince işlem yapılır.).
C) 36 ncı maddenin A, B ve D dilimlerindeki hastalık ve arızaların tedavi ve nekahet hâlleri.
D) 1. Beden hareketlerini ileri derecede bozan romatizmal hastalık sekelleri (Arızanın yerine göre 'Kas ve iskelet Sistemi Hastalıkları' ile ilgili bölümdeki maddelerin D dilimlerindeki fıkralar gereğince işlem yapılır.).


Bu belgeden görüldüğü üzere, FMF hastaları barış zamanında askerlik yapamazlar, fakat seferberlik ilanı durumunda askere çağrılabilirler.

Share/Bookmark

FMF hastaları askerlik yaparmı yoksa muaf mı olur ?

15 Ekim 2009 Perşembe

FMF hastalarının bugüne kadar edindiği tecrübeler araştırıldığı zaman fmf hastalarının askerlik yapıp yapmama konusunda kesin bir şey söylenemiyor. Biz bu blogun yazarı olarak ilk önce şunu belirtmeliyiz; Askerliğe lütfen kötü bir süreç olarak bakmayınız. Askerlik sağlıklı olan her erkek Türk vatandaşının yapması, tamamlaması gereken bir süreç.! Yakın geçmişimizdeki savaşlarda hasta hasta savaşan, düşmana kurşun sıkan dedelerimizi düşününce bunu daha iyi anlayabiliriz umarım.

FMF hastalarının atakları birbiri arasında çok farklılıklar göstermektedir. Bazıları 1-2 gün süren yüksek ateşle atlatabildiği gibi, bazıları ise günlerce süren karın ağrısı ile zor ataklar geçirebilmektedir. İşte bu farklılıktan dolayı da askerlik süresince kesin bir şey denilemiyor.
Burada yapılması gereken şey, askere başladıktan sonra ilk fırsatta bu durumu revir de görevli askeri doktorlara anlatmak. Onlar zaten duruma göre değerlendirme yapıp gerekiyorsa sizi askeri hastanelere sevk edebilirler.
Bu konuda yaşanan geçmiş durumlara bakıldığında; kimileri kısa süreli istirahatler alarak askerlik sürecini geçirmişler, kimileri yüksek çıkan kan daki değerlerden ve FMF in kanıtı olabilecek gen analizlerini askeri hastanelere sunarak askerliklerini erken bir şekilde bitirmişlerdir.

Bir internet sitesinde FMF lilerin askerlikteki muayene işlemlerine ilişkin aşağıdaki listeyi buldum ve sizlerle paylaşmak istedim.

1- Ankara Askerlik şubesinden Gata ya sevk alıyorsunuz.
2- Gataya gidip evrak arşiv bölümünden sevkinizi gastroya sevk ettiriyorsunuz
3- Gastrodaki doktordan tahlil kağıtları alıyorsunuz
4- Gen tahlilini o gün veriyorsunuz ve evinize gidiyorsunuz
5- Atağınız gelince hemen Gataya gelip diğer tahlilleri verip doktora atak halinde muayene olmaya gidiyorsunuz (unutmayın atak 30 günden sonra gelirse yeni sevk gerekli)
6- Muayene olduktan sonra yarın tekrar tahlil vermek için tahlil kağıdı istiyorsunuz (gen tahlili hariç)
7- Tüm tahlil sonuçlarını toparlayıp gastrodaki hocaya götürüyorsunuz
8- Hoca sizi başhekimliğe oradan sağlık kuruluna gönderiyor (fotolar ve nüf.cüz.fot. burada gerekli)
9- Sağlık kurulundan alacağınız kağıtla hocanın yanına geliyorsunuz o da sizi arşivdeki sekreter ablaya gönderiyor
10- Sekreter ablaya raporu yazdırıp tekrar hocanın yanına gidiyorsunuz
11- Hoca askerliğe elverişli değildir yazıp imzalayıp tekrar ablaya gönderiyor
12- Abla da bir şeyler yazıp sizi imza toplamanız için yönlendiriyor
13- Gen labaratuarı, mikrobiyoloji ve kan alım merkezinden (üç yerden) imzaları toplayıp sağlık kuruluna götürüyorsunuz
14- Bütün bu işleri bitirip pazartesi, Çarşamba ve Cuma günü öğleden önce sağlık kuruluna dosyayı teslim ederseniz öğleden sonra heyete giriyorsunuz
15- Ve akşama doğru er ve yedek subay olarak askerlik yapamaz raporunuzu alıp evinize gidiyorsunuz.

NOT: - Hastanede biraz girişken olmalısınız. Topu başkalarına atmalısınız. Şube gönderdi hemen istedi, hoca hemen istedi, aşağıdan gönderdiler, yukarıdan istiyorlar abla bu acilmiş, falan filan.
- ayrıca ilgili hocayla arayı iyi tutmalısınız, bazen çok işe yarayabilir.
- bütün bu işlemleri askere gitmeden önce yapıyorsunuz
- askere başladıktan sonra müracaat ederseniz sürüm sürüm sürünürsünüz, askerin yüzüne bakan yok, bir de yok revirde yat, yok başka hastaneye sevk, yok hava değişimi, yok bu gün git yarın gel, biz seni çağıracağız sen yukarıda yatmaya devam et falan, çocuklar perişan, askerlik yapsan daha iyi, onun için mutlaka askere gitmedin önce müracaat et
- müracatın her hangi bir tarihi yok. İstediğin zaman müracat edebilirsin.
- yanında bulundurman gereken belgeler fotoğraf, nüfus cüzdanı ve fotokopisi bu kadar
- bütün bu işlemler için her hangi bir ücret ödenmiyor.
- ÖNEMLİ: ayrıca eğer şu an fmf olduğunuza dair heyet raporunuz ve tahlilleriniz varsa mutlaka yanınızda götürün. Hocaların kanaatini ve size karşı yaklaşımını çok etkiliyor. Yoksa da müracaat etmeden, bir an önce almaya bakın.


Share/Bookmark

FMF( Ailesel Akdeniz Ateşi ) üzerine bir Powerpoint sunumu

12 Ekim 2009 Pazartesi

FMF hastalığı üzerine Akdeniz Üniversitesi Araştırma Görevlisi Arş Grv. Fadime M. İÇDUYGU tarafından hazırlanan bir yansıya (Slayt a) aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

http://tibbigenetik.aku.edu.tr/fmf.ppt

Share/Bookmark

FMF, Akdeniz Ateşi Hastalığı Uzman Doktorları

10 Ekim 2009 Cumartesi

İSTANBUL

Çapa - Romatoloji Bölüm sorumlusu ve Istanbul FMF Dernek kurucu ve başkanı;
Ahmet Gül
Professor of Medicine
Istanbul University
Istanbul Faculty of Medicine
Department of Internal Medicine
Division of Rheumatology
Capa 34390, Istanbul
Turkey
Phone & Fax: +90-212-6318699
E-mail: agul@istanbul.edu.tr


Çapa Romatoloji
Prof.Dr.Orhan Aral


Cerrahpaşa Çocuk Romatoloji
Dr. Özgür Kasapcopuroglu
ozgurcopur@e-kolay.net


Cerrahpaşa Erişkin Romatoloji
Prof.Dr. Huri Özdogan


Kadın ve Doğum Uzmanı
Dr. Hüseyin Köseoglu' nu ise 0216-4117217-18 numaradan ulaşabilirsiniz.
Kendisi FMF hastalığı hamilelik ve Kolşisin hakkında deneyimli bir hekim.





ANKARA

Prof.Dr. Rezan topaloglu
e-mail; rtopalog@hacettepe.edu.tr.
Tel.0312-3051246


Ankara Hacettepe Çocuk-Romatoloji ve Nefroloji
Prof.Dr. Seza Özen
Email : sezaozen@hacettepe.edu.tr
Tel. 0312- 3051863.


Ankara Ü. Tip Fak. Ibni Sina hastanesinden
PROF:DR:OSMAN ILHAN Türk Hematoloji Dernek Baskan
tel nr. 3103333/235
e-posta oilhan@superonline.com.
sitesi www.osmanilhan.com


Erişkinler bölümünden İç hastalıkları ve Romatolojiden
PROF.DR.MERAL CALGÜNERI
Te: 0 312- 3051450
E -posta: mcalguner@hacettepe.edu.tr.


GATA Romatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı;
Romatolog ve İç hastalıkları Uzmanı
DR.SALIH PAY
Tel.nr. 0312-4256481-82
e-posta salihp@yahoo.com
sitesi www.romatizmam.com


Ankara'da Numune Hastanesi
Romatoloji Bolumu
Prof. Dr. Yasar Karaaslan


Hacettepe Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları Romatoloji
Prof. Dr. Ihsan Ertenli
Sedat Kiraz



ANKARA

İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi
İç Hastalıkları ve Romatoloji Bölümü
Mehmet Tunca (Izmir FMF dernek Baskani ve kurucusu)
0 232/ 465 21 21.
Adresi: 1375.sok Herman apt. apt No:14 kat:3 No.8 Alsancak
E-posta: tunca@superonline.com

Prof Dr.AFIG BERDELI
Ege Üniversitesi Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Anabilim Dali
Moleküler Tıp Laboratuvari(Ege Üniversitesi Hast.de 6 katta odasi)
Tel:0232 390 42 98
GSM:0535 732 88 61
Email: afigberdeli@yahoo.com



ADANA
Adana Çukurova Üniversitesi
Balcali Hastanesi
Prof. Dr. Eren ERKEN

Share/Bookmark

COLCHICUM DISPERT Draje 0.5 mg

9 Ekim 2009 Cuma

Etken Madde(ler):
Kolşisin 0.5 mg

Piyasa Şekilleri:
50 draje içeren ambalajlarda.

Kullanım Şekli:
Akut olgularda yaklaşık 1'er saat arayla günde 6-7 draje alınır. Hafif diyare oluncaya kadar doz yükseltilebilir. Akut gut krizlerini önleyici olarak günde veya gün aşırı 1-3 draje alınır. 24 saatte 4 mg aşılmamalıdır.

Endikasyonları:
Akut ve kronik gut (damla) hastalığı, ailevi akdeniz ateşi tedavisi ve Behçet sendromuna yardımcı tedavi olarak kullanılır.

Kontrendikasyonları:
Kolşisine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.

Uyarılar:
Diyarenin sürekli ve şiddetli oluşu halinde gereken önlemler alınmalıdır. Yaşlı ve halsiz hastalarda, özellikle böbrek, mide, barsak veya kalp hastalığı olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. Gebelikte kullanımında fötal zararlara yol açabilir. Kesin gerektiğinde yarar/zarar oranı göz önünde bulundurularak verilmelidir.

Yan Etkileri:
Yüksek dozlarda önce bulantı, kusma, sulu ve kanlı diyare, karın ağrısı gibi gastrointestinal belirtiler oluşturabilir. Gene yüksek dozlarda hipovolemi, şok, hematüri ve böbreklerde "shut down" sonucu oligüri yapabilir. Dermatozlar görülebilir. Hipersensitivite reaksiyonları oluşabilir. Uzun süreli tedavilerde kemik iliği depresyonuyla birlikte agranülositoz, trombositopeni ve aplastik anemi oluşabilir.

İlaç Etkileşimleri:
Kolşisin, B12 vitamininin reversibl malabsorpsiyonuna neden olur. Asidik maddelerle kolşisin etkisi inhibe, alkali maddelerle potansiyelize olur. Kolşisin SSS depresanlarına duyarlılığı artırabilir, sempatomimetik ajanlara yanıt artabilir. Kolşisinle terapi alkali fosfataz düzeyinin yükselmesine neden olabilir.

Share/Bookmark

KOLSİN Draje 0.5 mg

6 Ekim 2009 Salı

Etken Madde(ler):
Kolşisin 0.5 mg

Piyasa Şekilleri:
60 draje içeren blister ambalajlarda.

Kullanım Şekli:
Akut gut artritte akut krizin ilk belirtisinden itibaren Kolsin draje kullanımına başlanır. Başlangıç dozu 1-1.2 mg olup, ağrı geçene kadar veya mide bulantısı, kusma veya diyare meydana gelene kadar her 1-2 saatte bir 0.5-1.2 mg kullanılır.

Endikasyonları:
Akut ve kronik gut (damla) hastalığı, ailevi akdeniz ateşi tedavisi ve Behçet sendromuna yardımcı tedavi olarak kullanılır.

Kontrendikasyonları:
Kolşisine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.

Uyarılar:
Diyarenin sürekli ve şiddetli oluşu halinde gereken önlemler alınmalıdır. Yaşlı ve halsiz hastalarda, özellikle böbrek, mide, barsak veya kalp hastalığı olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. Gebelikte kullanımında fötal zararlara yol açabilir. Kesin gerektiğinde yarar/zarar oranı göz önünde bulundurularak verilmelidir.

Yan Etkileri:
Yüksek dozlarda önce bulantı, kusma, sulu ve kanlı diyare, karın ağrısı gibi gastrointestinal belirtiler oluşturabilir. Gene yüksek dozlarda hipovolemi, şok, hematüri ve böbreklerde "shut down" sonucu oligüri yapabilir. Dermatozlar görülebilir. Hipersensitivite reaksiyonları oluşabilir. Uzun süreli tedavilerde kemik iliği depresyonuyla birlikte agranülositoz, trombositopeni ve aplastik anemi oluşabilir.

İlaç Etkileşimleri:
Kolşisin, B12 vitamininin reversibl malabsorpsiyonuna neden olur. Asidik maddelerle kolşisin etkisi inhibe, alkali maddelerle potansiyelize olur. Kolşisin SSS depresanlarına duyarlılığı artırabilir, sempatomimetik ajanlara yanıt artabilir. Kolşisinle terapi alkali fosfataz düzeyinin yükselmesine neden olabilir.

Share/Bookmark

FMF, Kolsişin, Doğum ve Kısırlık

5 Ekim 2009 Pazartesi

FMF hastalarının tek devası olan Çiğdem (colchicum autumnale) bitkisinden elde edilen Kolşisin etken maddeli ilaçlar kısırlık yapar mı? Kolşisin etken maddesi ile sperm hareketliliği arasında bir ilişki tespit edilmiştir. Ama, bu etki çok nadir olarak kısırlığa yol açmakta ve ilaca ara verildiği zaman düzelmektedir. İlacın yan etkisi olan sperm hareketliliği ilaç kesildiği zaman geçtiği halde FMF hastalığının kendisi kısırlık yapabilmektedir. Tekraralayan ataklara bağlı olarak gelişen karın iç yapışıklarının ve hastalığın doğurgan yaptığı etkilerin kısırlığa neden olabileceği bilinmektedir. Bundan dolayı kolşisin tedavisi uzun vadeli düşünüdüğü zaman zannedilenin aksine kısırlık riskini azaltmaktadır.

Hamilelik döneminde kolşisin tedavisinin kesilmemesi önerilmektedir. Bir çok hamile üzerinde yapılan gözlemler ve incelemeler kolşisin tedavisinin gebelikte kullanılmasının güvenli olduğunu düşündürmektedir. Bununla beraber, ailevi Akdeniz ateşi olan hastaların hamileliklerinin planlı olması ve öncesinde takiplerini yapan doktorlarının olurlarının alınması gereklidir. Kolşisin tedavisi gören hamilelerin doktor takiplerinin düzenli yapılması ve özellikle amniyosentez yapılarak herhangi bir sorunun olmadığının gözlenmesi önerilmektedir. Kolşisin kullanımının emzirme dönemin de güvenilir olduğu gösterilmiştir. Fakat amiloidoz oluşmuş ise bu hamilelikler risk taşımaktadır. Bu hastaların hamile kalmaları önerilmez.

Share/Bookmark

Amiloidoz Nedir ?

3 Ekim 2009 Cumartesi

Vücutta, organlarımızda amiloid isimli proteinin birikmeye başladığında ortaya çıkan, ender görülen ve riskli bir hastalıktır. Amiloid denene protein, kemik iliğimizdeki hücreler tarafından üretilir. Bu protein herhangi bir organ veya dokuda birikebilecek anormal bir proteindir. Amiloidoz, iç organlardan birinde yada birkaç tanesinde, o organların bozulmasını sağlayacak kadar amiloid proteini biriktiğinde ortaya çıkar. Hastalık böbrekleri, kalbi, karaciğeri, dalağı, sinir sistemini ve mide-bağırsak (gastrointestinal) sistemini etkileyip buradaki iç organları etkisiz hale getirebilir.

Amiloidoz bazı kanser tipleriyle (multipl miyelom, Hodgkin hastalığı) de alakalı olabileceği gibi FMF ile de ortaya çıkabilir. Diğer olgularda amiloidoz, uzun dönemde diyaliz tedavisi görmüş böbrek hastalarında da görülebilir.

Amiloidoz belirtileri nelerdir.
Amiloidoz oldukça geniş bir belirtiler silsilisiyle ortaya çıkar. Özellikle ayak bileklerinizin ve bacaklarınızın şişmesi, güçsüzlük, zayıflama, nefes darlığı, ellerde veya ayaklarda uyuşma yada yanma, şiddetli bitkinlik, ishal, dilde büyüme, düzensiz kalp atışları, deride değişmeler, yutma güçlüğü gibi belirtiler gösterir.


Amiloidoz Tanısı nasıl koyulur?
Amiloidoz gelişimi en basit olarak idrar tahlilinde protein kaybının varlığı ile gösterilebilir. Amiloidoz geliştiği düşünüldüğünde bunun biyopsi ile alınacak bir doku parçasının patolojik olarak incelenmesi ve bazı özel boyamalar yapılarak çöken proteinin gösterilmesi ile doğrulanması gereklidir. Bu amaçla karın ciltaltı yağ dokusu, dişeti, böbrek ve yağ rektumdan (kalın bağırsağın en uç kısmı) biyopsi yapılabilir.

Amiloidoz Türleri nelerdir?
Amiloidoz etkilediği organa göre değişik etkiler gösterebilen bir hastalıktır. Genel olarak 3 farklı Amiloidoz hastalığından söz edilebilir. Bunlar;
*** Primer Amiloidoz: kemik iliğindeki hücrelerin parçalanamayan proteinler üretmesi ve bu proteinlerin değişik organlarda birikmesi sonucu oluşur. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kemik iliğinde ortaya çıktığı kesindir. FMF(Ailesel Akdeniz Ateşi) gibi bölgesel hastalıkların primer Amiloidoz ile birlikte seyrettiği sıkça görülmüştür.
*** Sekonder Amiloidoz: Amiloidoz’un bu türü bir hastalığa bağlı olarak gelişir. Amiloidoz un bu türünün tedavisi ilgili hastalığı tedavi etmek koşuluyla mümkündür. Örneğin; tüberkülozdan dolayı oluşmuş olan Amiloidoz yine tüberkülozun tedavisiyle birlikte yok olur veya baskı altına alınarak zamanla yok edilebilir
*** Herediter Amiloidoz: Bu tür Amiloidoz kalıtsaldır yani anne-babadan çocuklara geçer. Herediter Amiloidoz un genellikle sindirim sistemiyle alakalı olduğu gözlemlenmiştir ne yazıkki bu tür Amiloidoz un da tedavisi mümkün değildir.
Bu bölüm sagliksifa.com adresinden alıntıdır.

Amiloidoz un tedavisi varmıdır, mümkün müdür?
Amiloidozda tedavi için, altta yatan iltihabi hastalığın ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ailevi Akdeniz ateşinde amiloidoz genellikle tedaviye çok geç başlanan veya tedavisini düzenli bir şekilde devam ettirmeyen, ilaçları düzenli kullanmayan hastalarda görülmektedir.
Doğadan elde edilen çiğdem bitkisinin tohumundan elde edilen kolşisin etken maddesi amoloidoz ve özellikle FMF için etkilidir. Düzenli bir şekilde kolşisin almaya başlayan hastalarda amiloidoz bulgularında bir miktarda olsa düzelme görülebilmektedir. Bu nedenle, amiloidoz tanısı konulan hastaların kolşisini yan etki oluşturmayan en yüksek dozda almaları önerilmektedir. Bununla beraber amiloidozun geri dönüşü olmayan bir hastalık olduğu ve asıl hedefin amiloidoz gelişiminin engellemesi olduğu unutulmamalıdır.

Yukarıdaki yazılanlar tavsiye değildir. Kesinlik ihtiva etmez. Sadece bilgilendirme amaçlıdır. Daha geniş bilgi ve bulgular için doktorunuzla görüşmeniz önerilir. Bilimsel yaklaşım daima güvenilir sonuçlar verir.

Share/Bookmark
 
 
 
 
Topraksız Tarım , Topraksız Tarım hakkında bilgi , elektronik devre arşivi, elektrik projeleri, basit elektronik devreler , Hediye Arıyorum , Hediye arama , Hediye Bul , Zamazingolar.com , İlginç Ürünler Sitesi , Teknolojik Ürünler Sitesi , Piranha Grande , Piranha Grande youtube video incelemesi